Bilime Göre Ergenlikte Dinlediğimiz Müzikler Kişiliğimiz Üzerinde Sandığımızdan Daha Etkili Olabilir (İyi de Nasıl?)
2020 yılında yayımlanan, “A Cross-Sectional Study of Reminiscence Bumps for Music-Related Memories in Adulthood” (Yetişkinlikte Müzikle İlgili Anılar İçin Hatıra Çarpıntılarının Kesitsel Bir Çalışması) isimli bir makale literatüre önemli katkılar sağladı.
Söz konusu araştırma, müzikle bağlantılı anıların hangi yaş dönemlerinde daha güçlü olduğunu ortaya çıkarmayı hedefliyor.
Sabırsızca bulgulara atlamadan önce metodolojiyi incelemekte fayda var.
Araştırma kapsamına dahil edilen yaşları 18 ile 82 yaş arasında değişen 470 katılımcının, 1950-2015 yılları arasında popüler olan 111 şarkıyla ilgili anılarını değerlendirmeleri isteniyor.
Bu doğrultuda, katılımcılara her bir şarkı için hatırladıkları kişisel anılar, şarkıyı ne kadar sevdikleri ve aşina olup olmadıkları soruluyor.
Ek olarak, katılımcıların %80’inin müziği günlük olarak dinlediği, %54’ününse müzikle aktif olarak ilgilendiği belirtiliyor.
Artık bulgulara geçebiliriz. Katılımcıların şarkılarla en güçlü anılarının ergenlik döneminde olduğu görülüyor.
14 yaş civarına denk gelen bu dönemin, kişisel kimliğin oluştuğu ve duygusal olarak önemli anıların en fazla biriktiği zaman dilimi olduğu söyleniyor.
Araştırmacılar bu bulguyu, ergenlik döneminde dinlenen müziklerin bireyin hayatında daha fazla anlam kazandığı şeklinde yorumluyor.
Yani, ergenliğin bireyin kimlik gelişiminin en yoğun yaşandığı dönem olması sebebiyle bu dönemde yaşanan deneyimlerin ve duyguların daha derin ve uzun süreli anılar oluşturduğu ifade ediliyor.
Müzik ise, bu dönemde duygusal anılarla kuvvetli bir şekilde bağ kurduğu için, dinlenen şarkıların gelecekte en çok hatırlanan ve duygusal etki bırakan öğelerden biri hâline geldiği belirtiliyor.
Katılımcıların, bu dönemde dinledikleri müzikleri o dönemde yaşadıkları, ilk aşk, mezuniyet ve arkadaşlıklar gibi önemli olaylarla ilişkilendirildiği yorumu yapılıyor.
Bulgular, katılımcıların bir şarkıya aşina olma dereceleriyle, o şarkıya dair kişisel anılar arasındagüçlü bir bağlantı olduğunu gösteriyor.
Yani, katılımcılar bir şarkıyı ne kadar iyi tanıyorsa, o şarkıyla ilişkili kişisel anıların da o kadar kuvvetli olduğu söyleniyor.
Şarkılara olan aşinalığın bireyin o şarkıyı ne kadar sık duyduğuna ve hayatının ne kadar merkezi bir noktasında o müziği dinlediğine işaret etmesi sebebiyle sık dinlenen şarkıların, özellikle duygusal veya sosyal olarak önemli anlarla ilişkilendirilebildiği yorumu yapılıyor.
Bu bulgular bizlere, müziğin sadece bir hatırlatma aracı olmadığını, aynı zamanda sosyal bağların ve kimlik oluşumunun da bir parçası olduğunu gösteriyor.
Tabii her bilimsel araştırmada olduğu gibi bu araştırmanın da bazı kısıtları olabileceğini ve kendi örneklemi kapsamında genelleştirmenin doğru olacağını hatırlatarak içeriğimizi noktalayalım.