Ekonomi

Türk ihracatçısı kur ve enflasyon politikalarına yenik düştü

Dokuma ve hazır giyim bölümleri enflasyon-kur-faiz sarmalıyla baş edemiyor. Türkiye’nin önde gelen lokomotif ve emek ağır branşlarından biri olan hazır giyim ve dokuma bölümünde yaklaşık bir yıldır yaşanan gerileme sürüyor. Firmalar her geçen gün üretim ve istihdam kapasitelerini düşürmektedir.

Ege İhracatçı Birlikleri Koordinatör Lideri, Ege Dokuma ve Hammaddeleri İhracatçıları Birliği Lideri Jak Eskinazi, Ege Hazırgiyim ve Konfeksiyon İhracatçıları Birliği Başkanı Burak Sertbaş, Moda ve Konfeksiyon Federasyonu Yürütme Kurulu Başkanı Hüseyin Öztürk ve şube temsilcileri, toplantının ardından Türkiye ekonomisini değerlendirdi. asgari fiyat artışı ve ihracatçıların talepleri hakkında konuştu. .

Depolar pamuk dolu

Ege İhracatçı Birlikleri Koordinatör Lideri Ege Dokuma ve Hammaddeleri İhracatçıları Birliği Lideri Jak Eskinazi, kurdaki artışın ihracatçılara bir miktar motivasyon verdiğini ancak kayıpları kapatabilecek düzeyde olmadığını söyledi.

“Çünkü enflasyon, maliyet, asgari fiyat hesapları alt üst oldu. Asgari fiyatın açıklanmasıyla birlikte eskisinden de beter olduk. Beklemediğimiz bir şeydi. Asgari fiyatın yükseltilmesine karşı değiliz ama döviz kurlarındaki duruş bizi eski karamsarlığımıza getirdi ve tekrar fiyata ulaşamadık. Geçen yıl dokuma için en kötülerinden biriydi. Türkiye pamuk ithal ederken, ürettiği kadar pamuğu transfer etme noktasına gelmiştir. Talep olmayınca stoklarda şişme oluyor. Depolar ağzına kadar pamukla dolu. Eylül ayından sonra yeni bir hasat olacak, yeni hasatla ne yapacağımız hakkında hiçbir fikrimiz yok. Ege ihracatı pamuğa bağlı olarak artıyor. Döviz kurlarından dolayı dünyanın en ucuz pamuğu bizde ama talep yok. Bu da bizi karamsarlığa götürür. Sarsıntı alanı aynı zamanda üretim üssümüzdü ve önemli kayıplar verdik, fabrikalarımız artık toparlandı.”

Ülkemizde fiyatlar 480 dolar ve brüt 800 dolar bandında iken rakip ülkelerde 200 dolar civarında seyrediyor.

Rusya-Ukrayna savaşından sonra dünyada elektrik fiyatlarının üçe katlandığını ancak bir buçuk yıl sonra tekrar geri geldiğini hatırlatan Önder Eskinazi, “Bu fiyatları yüzde 15-20 dilimler halinde düşürdük. Maliyetler yüzünden rekabet gücümüzü kaybettik. Emek yoğun bir bölümüz. Ülkemizde fiyatlar 480 dolar ve brüt 800 dolar bandında iken rakip ülkelerde 200 dolar civarında seyrediyor. Buradan da dünya ile rekabet edebilme şansımızın düştüğü aşikar. Hazine ve Maliye Bakanımız Mehmet Şimşek, göreve geldikten sonra hızla bahsettiği Türkiye ekonomisinin rasyonel temellere oturacağı söylemini yaptı. En büyük temennimiz, Türkiye ekonomisinin rasyonel bir yere oturmasıdır.” söz konusu.

Türkiye’nin sıcak paradan çok yatırıma ihtiyacı var, sadece Orta Doğu’dan gelen döviz ülkenin yaralarını saramaz.

Asgari fiyatın yıllık yüzde 107,3 ​​arttığını anlatan Jak Eskinazi, TÜİK enflasyonuna baktığınızda 67 puanlık bir fark olduğunun altını çizdi.

“Döviz kurları enflasyon ve fiyatlara paralel gitmeli. Kurban Bayramı nedeniyle bu ay 5 iş günü ihracat yapılamayacağı için yüzde 4 seviyesinde olan ihracatta aylık kayıp yüzde 15-20’lere çıkacak. Yılın ilk yarısını negatif kapatacağız. Türk ekonomisi böyle bir duruma dayanamaz. Türkiye’nin dövize ihtiyacı var. Ortadoğu’dan gelen döviz tek başına Türkiye’nin yaralarına merhem olmayacaktır. Hukuk sisteminin gözden geçirilmesi gerekiyor. Yabancılar bu forma yatırım yapamazlar. Türkiye’nin sıcak paradan çok yatırıma ihtiyacı var. İstihdam yaratacak bir ortama ihtiyacımız var. Tek sorunumuz döviz değil, çok farklı konular var. Rekabet gücümüz gitti. Ülkelerdeki minimum fiyatlar belli.”

Tekstil istihdamı dolu bir departman darbe üstüne darbe yedik

Dokuma bölümünün yüzde 50’nin altında kapasite ile çalıştığını anlatan Eskinazi, “Zor bir döneme giriyoruz. Bayramdan sonra ihracatçının Merkez Bankası ile kur farkı yüzde 2’den yüzde 15’e çıkarılmalı. Bu enflasyonu etkilemeyecek ve ihracatçıya karşı pozitif ayrımcılık olacaktır. İhracatçıya can suyu verilmelidir. İhracatçının döviz kurunu artırması enflasyonu tetiklemez. İhracatçının işine devam etmesi için şevk verir. Makul düzeyde yaygın kredilendirme yapılırsa seferber olabiliriz. Sadece kurun yükselmesini beklemek yerine diğer teşviklerle baskı yapıp onu alırsak hayatımıza devam edebiliriz. Enflasyon döviz kuru ile orantılı olmalıdır. Ülkemizin en büyük belası enflasyondur. Türkiye 20 yıldır aynı malı ihraç ediyor. İhracatçının kendini yenilemesi gerekiyor. Dünyada rekabet edebilmek için fiyatların 350-400 dolar aralığında olması gerekiyor. Ülkemize 30 milyar doların üzerinde döviz kazandıran hazır giyim ve dokuma sektörlerimiz ihmal edilecek durumda değil. EYT dalgamız oldu, başkentleri erittik. Dokuma istihdam dolu bir dal, darbe üstüne darbe yedik.” konuşmasını bitirdi.

500 dolarlık emeğin olduğu ülkede hazır giyim yapılmayacak.

Ege Hazır Giyim ve Konfeksiyon İhracatçıları Birliği Başkanı Burak Sertbaş, “Rekabet adına taban fiyat makul seviyelerde olmalı. Bu şartlar altında artık rekabet olmayacak. Türkiye’deki taban fiyatın 500 dolar bandında olduğunu diğer ülkeler duyunca artık ülkemize sipariş vermemiz bile istenmeyecek. 500 dolarlık emeğin olduğu bir ülkede hazır giyim yapılamaz demektir. Grup olarak çok etkilendik. En pahalı üretici bile savurgan bir durumda. Türk ekonomisinin telaffuzunda asgari fiyat artışı mantıklı bir yere mi yerleştirilmeliydi? İhale sonrası herkes şok oldu. Baz fiyat yükseliyor olsa bile desteklerle desteklenmesi ve kaybın en aza indirilmesi gerekiyordu. İstihdam ve kalifiye eleman odaklı bir departmanız ve mesleki eğitime yönelik birçok projemiz var. Ekonomi politikaları bizi ana gündemimizden uzaklaştırıyor. Şube olarak artık umutlu değiliz.” söz konusu.

2024 yılında kurların artmasıyla birlikte demode olacağımızı düşündük ama şu anda bu mümkün değil.

Başkan Sertbaş, “Nitelikli eleman bulamıyoruz. Bugün çalışan sayımızı yüzde 35 artırmamız gerekiyor ve bunu katma değerli üretimle karşılama şansımız yok. En büyük pazarımız olan Avrupa’da durgunluğun etkisi azalıyor. Döviz kurlarının artmasıyla birlikte 2024’te demode olacağımızı düşündük ama şu anda bu mümkün değil. İhracatçıyı destekleyecek üretimi destekleyecek kararlar alınmasını istiyoruz. Ekonomi politikamızı bu yönde yapmak zorundayız. Döviz baskısı ve taban fiyat artışlarının olduğu seçimlere yatırım yapmamalıyız. Bayramdan sonra hükümet yeni kararlar alarak ihracatçının önünü açmalıdır. Çünkü dünyanın Türkiye’de sürdürülebilirlik diye bir gündemi var. Avrupa Birliği ile ihracat yapacaksak bunları çözmemiz lazım. Üyelerimiz için çok işimiz var. Bir yandan şirketlerimizi Avrupa Birliği Yeşil Mutabakatı’na hazırlamaya çalışıyoruz, diğer yandan ekonomik krizle boğuşuyoruz. Önümüzdeki yıllara kendimizi hazırlamamız gerekiyor” dedi. söz konusu.

Müşterilerimizin çoğu Uzak Doğu’ya gitti

Moda ve Hazır Giyim Federasyonu Yürütme Kurulu Başkanı Hüseyin Öztürk, “Üretim her geçen gün zorlaşıyor. İhracat zordur. Faiz-enflasyon kur üçgeninden çıkıp üretim politikamızı oluşturmalıyız. Aksi halde Türkiye kazanımlarından vazgeçmek zorunda kalır. Bölümde hayat var. 12 bine yakın üretici üyemiz, 36 derneğimiz var. Üreticinin tuzağını fırsata çevirdiler, kiraya çevirdiler. Ülkenin üreticisi yıllarca bizim markamız olmaya çalıştı. Hazır giyim sektörünün geçen yıl Haziran ayından sonra geldiği nokta çok üzücüydü. İplik ve kumaş üreticileri Covid sonrası gereksiz bir artışla hazır giyime baskı yaptı. Kuzey Afrika’ya verdikleri fiyat ile Türkiye’ye verdikleri fiyat arasında fark vardı. Birden fazla müşterimiz Uzak Doğu’ya gitti. Zelzele bölgesinde iplik fabrikaları kurduk, yatırımlar yapıldı. Kendi kolumuzu kestik, analiz katılım değil, kendi içimizde fırsat ortaklığı kurduk.” söz konusu.

Dünyanın hiçbir yerinde böyle bir şey yok.

Öztürk, “Hammadde üreticisi fiyatı yükseltiyor, hazır giyim üreticisi zorlanıyor. Hazır giyim sektörü ihracat sıralamasında 3-4 sıra geriledi. Geçtiğimiz aylarda hazır giyim segmenti dördüncü veya beşinci sıralara kadar geriledi. 80’lerden sonra Türkiye için büyük bir fırsat doğdu, ülkemiz hem üretici hem de ihracatçı oldu. Toprağı çok verimli, turizmi mükemmel, insanı eğitimli. Ama elimize aldığımız her sanat eseri canımızı yakıyor. Yoksullukla mücadele eden bir ülke haline geldik. Günlük analizler geliştiriyoruz, böyle bir durum dünyanın başka hiçbir yerinde yok. Türkiye’den yurt dışına ne götürseniz dünyada bedel, hem fırsatları hem de avantajları kapatıyoruz. Bu aydan sonra birçok şirketimiz daha da zorlanacak. Analizin geliştirilmesi gerekiyor. Biz STK’lar olarak yanlışları nasıl düzeltiriz, halkın asıl görevine dönmesi gerekiyor. Halkın işini yapamıyoruz. STK’ların asıl görevi bu değil.” dedi.

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu